bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ekim 15, 2009

Canlı Beslenmenin Tarihi...


Milattan önce 500 lü yıllarda Yunan mitolojisinde Pythagoras’ın sağlıklı bir beden ve zinde bir zihin için etrafındaki herkese canlı sebzeler yediriyormuş. Ünlü bilim adamı Hippocrates’te (ilacı bulan kişi) vejetaryen ve canlı ağırlıklı bir beslenme uyguluyor ve herkese bunu tavsiye ediyormuş. Socrates, Plato, Aristotle hepsi vejetaryen ağırlıklı beslenen kişiler. Asya kökenli milletler ve özellikle Çin yüzyıllardır sıcak-soğuk, çiğ-pişmiş yemek dengesini koruyarak bedendeki yin-yang dengesini koruyan bir beslenme uyguluyor. Bugün ki bilimsel veriler ile baktığımızda görüyoruz ki aslında onların tek yaptığı asit ve baz dengesini korumak. Buradan da anlaşılacağı gibi insan sağlığı için en önemli etkenlerden biri bedenin baz dengesi.

Canlı gıda ekolü Amerika’da çok uzun yıllar önce başladı. Graham unlarının yaratıcısı Sylvester Graham 1820li yıllarda vejetaryen ve canlı ağırlıklı bir beslenmenin ilk savunucularından. Ancak o yıllarda bu durum doktorları, kasapları, hayvan yetiştiricileri tehdit ettiği için çalışmaları durduruldu. O öldükten sonra onun takipçileri kendilerine Grahamites adı vererek bu konuda birçok kitap yazdılar. Hemen hemen aynı zamanlarda canlı gıdayı Almanlar da savunmaya başladı. 1934te ise Kalifornia’da ilk sağlıklı yaşam marketi açıldı. Sonra 1917’de John ve Vera Richter bir çift Los Eutropheon adlı ilk Yunan ağırlıklı canlı yemek restoranını açtılar. Daha sonra Vera bu konuda iki kitap yazdı. Nature the Healer (1936) ve Cook-Less Book (1925). Bu konuda yemek tariflerinin bulundupu ilk kitap.

Günümüzde bu konuda en iyi bilinen isimlerden biri Ann Wigmore. Bu bayan wheatgrass suyu (buğday çimi) içerek kanseri yendi. Sonrasında ise 1963 yılında Boston’da Hippocrates Health Institute adlı bir merkez kurdu. Hippocrates daha sonra Florida’ya taşındı ve şu an dünyanın birçok yerinde yaygın bir zinciri var.

Bugün bunun gibi dünyanın birçok yerinde birçok canlı yiyecekle iyileşme merkezi var. Örneğin Arizona’daki Tree of Life Rejuvenation Center. Örneğin Brenda Cobb`un Atlanta’daki Living Foods Institute adlı merkezi. Örneğin Kalifornia ve Teksas’ta bulunan (Bence Kalifornia’daki dünyanın en iyi arınma merkezlerinden biri!) Robert Morse`un yine Florida’daki Gods Herbs isimli merkezi. Sonra Carolina’daki Hallelujah Acres. Bunlar benim bildiklerim. Eminim daha birçok bu şekilde arınma merkezi vardır..

Şu anda bende kurslarımda ‘raw food’ yemek tarifleri veriyor, pişirmeden pişmiş yemekler kadar lezzetli yemekleri nasıl hazırlayabileceğiniz hakkında bilgiler veriyorum. Aynı zamanda bu konuda bir kitap üzerinde çalışıyorum. Canlı gıdaları sıkıcı bulunlar bir daha düşünün çünkü pişirmeden, aynı lezzeti alabileceğiniz şekilde raw lazanya, raw çikoatalı pie, raw taco, raw burger, hepsini yapmak mümkün! Benim hayattaki en favori yiyeceklerim ise raw cipsler ve krakerler. (Krakerleri filizlenmiş besinlerle yapıyorum, un falan içermiyor ve inanılmaz lezzetli!)

Enzimler ve yaşayan gıdalar

Enzimlerin en önemli özelliği bedenimizin ‘’emici’’ mekanizması oluşu. Enzimler olmasaydı hiçbirimiz uzun yaşayamazdık. Çünkü enzimler bedenimizin ve beynimizin güçlü bir şekilde çalışmasını sağlar.

Bedenlerimiz milyarlarca enzimi milyarlarca değişik şekilde çalıştıran mekanizmalar. Kanımızda bulunan bir enzim molekülü beş milyon hidrojen peroksit molekülünü 60 saniye içinde su ve oksijene dönüştürebilir! Bağırsaklarımızda bulunan enzimler ise kendi ağırlıklarının milyon katı büyüklüğündeki yağ ve şekeri ayrıştırabilecek kapasitede.

Enzim eksikliği leukemia adı verilen rahatsızlığın ve nezleden kansere ve aids’e kadar bilinen ve bilinmeyen birçok hastalığın başlıca oluşma sebebi.

Ünlü ‘’Rockefeller Institute’’ alerji ve alerjik astım üzerine uzun yıllardır yaptığı araştırmalar sonucunda tüm bu rahatsızlıkların enzim eksikliğinden kaynaklanıyor olduğunu buldu. ‘’Elastin’’ denilen enzim damarların elastikiyetinden sorumlu olan ve eyeteri kadar sahip olduğumuzda Parkinson hastalığının oluşmasını imkansız kılan bir enzim. Bugün özellikle Amerika’da bununla ilgili araştırma ve gerçek yaşam öyküleri ile karşılaşmanız mümkün.

Enzimlerin bir başka önemli özelliği ise bedenimizin demir üretmesine katkıda bulunmaları. Demir ise bedenimizdeki milyarlarca deri dokusuna ve beyin hücrelerimize oksijen taşıyan ana element. Birçok kişinin sadece ağırlıklı olarak pişmiş gıdalar ile beslenmesi sebebi ile kemik dokusunda eksilmeler var.

Raw Food- canlı gıdalar ile beslenme bir ekol.. Canlı gıdalarla yapılan gurme yemekler pişirilmiş olanlara göre çok daha lezzetli ve doyurucu.. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isterseniz en yakın Raw Food yemek kursuna katılabilirsiniz..

Eylül 17, 2009

EVDE HARDAL YAPMAK

Hardal çok farklı bir şey ve her kavanoz hardalı beğenemiyoruz...
Bazısı fazla katkılı kimisi çok soft veya açık sarı...herkesin damak tadı da ayrı :)


Kara hardal, orta Avrupa, Anadolu ve İran'da, yetişirmiş. Sarı çiçekli otsu bitkinin tohumları kırmızımsı siyah olurmuş. Sarı hardal ise Akdeniz kıyılarında yetişir, çiçekleri beyaz, kara hardaldan daha iri olan tohumları sarı ya da beyaz olurmuş.


Evde istenen büfe hardalını yapmak çok kolay, aktardan alınan hardal tohumu ile sirke ve zeytinyağı iyice karıştırılıp 1 gün bekletilir, ardından tekrar çırpılarak iyice yedirilir, tadı çok keskinse biraz daha sirke eklenebilir, içine bal, kimyon, şeker veya yenibahar da eklenebilir, nefis oluyor :)

Ağustos 08, 2009

GİRİT MUTFAĞININ SIRRI

Yaygın inanışa göre Girit mutfağı -kaybolmaya yüz tutan-, Akdeniz türü beslenmenin en tipik örneğini oluşturur. Adada tüketilen yiyeceklerin, yaşamı uzattığı öne sürülür. Bunda da gerçek payı oldukça fazladır. Çünkü çeşitli dönemlerde yapılan araştırmalar, Giritlilerin kalp damar ve diğer öldürücü hastalıklara yakalanma açısından, hep en son sırada yer aldıklarını göstermektedir. Bunun sırrı sadece mutfakta mıdır?.. Bence buna, ‘Ada Faktörü’nü de eklemek yerinde olacaktır. Bana göre adalılar daha kalender, daha az telaşlı, daha az dertli, daha az hırslıdırlar. Giritliler ayrıca, yaşamdan zevk almasını bilen insanlardır. Onun için içki masasına hiçbir zaman tek başına oturmazlar. Rakıyı veya şarabı, efkarlanmak için asla içmezler. Giritlilerin içki masası hep kalabalıktır. Oradan şen kahkahalar yükselir. Şarap servis edilmeden önce bir iki yudum yere dökülür. Bu ölülerin hakkıdır. Ölüler bile neşeyle anılır. İçki masasının mezeleri basittir. Domates, roka, kuru soğan, kalamarla yapılan, üstünde mutlaka kalınca bir dilim keçi peyniri bulunan salata masaların demirbaşıdır. Onu, Girit zeytinyağı ile yumuşatılmış, üstüne taze kekik, domates ve beyaz peynir konmuş peksimet izler. Mevsimine göre zeytinyağlı otlar ve sebzeler masada mutlaka yerini alır.
Tabii ki ahtapot salatası ve kalamar tava da eksik olmaz. Aslında Girit yemekleri yabancımız değildir: Yoğurtlu semizotu salatası, zeytinyağlı pırasa, terbiyeli karnabahar, karnabahar omleti, kabak çiçeği dolması, lahana ve yaprak sarması, kabak ve domates dolması, patlıcanlı pilav, zeytinyağlı enginar, enginarlı omlet, kabak çiçeği köftesi, fava, pilaki ve diğerleri.

Nisan 10, 2009

Morchella Deliciosa




Bugün cuma olduğundan Dalyan-Ortaca pazarına gittik her zamanki gibi, artık marketlerden sebze alamıyorum, hep bir bayat hep bir içi geçkin...Buraların pazarları mükemmel, her türlü ot taptaze dimdiri sizi bekliyor, bir de fide satılıyor dileyen istediği fideyi alıp ekim dikim yapıp kendi sebzesini yetiştiriyor :)

Dönemsel olarak mantar çeşitleri pek güzel...

Bu sezonda az bulunan Kuzu Mantarı bulduk, hemen alıp pişireceğiz, yöresel yumurtalı soğanlı olarak veya kuzu yahnisi ile harika olacağını düşünüyorum.

Farklı tatlar, farklı mantarlar ve sebzeler arayışımız devam edecek :)


Bir diğer mantar türü ise : ÇİNTAR

bu da inanılmaz enteresan kocaman başlı bir mantar türü...

Şöyle bir tarif var :

Önce çintarlar bir taşım haşlanır, sonra süzülüp doğranır,sonra bir tencerede yağla un biraz pembeleşinceye kadar kavrulur salça sarımsak limon suyu konur biraz kavrulunca içine mantarlar konur ve içine üzerini geçmeden göz kararı su koyulur ve azcık kaynatılır. afiyet olsun servise hazırdır.


Şubat 05, 2008

are we lonely? really?
































world is my dreamland...our planet, old planet is lonely...
really lonely?
i dont think so.

Şubat 04, 2008

Narcissus tazetta Linnaeus

















kokusuna bayıldığım çiçek, bu mevsimde açtı her yerde dalyanda...
pazardan alıp getirdim, her yer mis gibi kokuyor...buradaki dağ nergisi...:)
zambak gibi kokusu ama nergis farklı...

Liliaceae / Zambakgiller
Latince Adı : Narcissus tazetta Linnaeus
Türkçe Adı : Doğu nergisi
Yerel Adları : Doğu zerrini
İngilizce adı : Polyanthus Narcissus, Rose of Sharon
Alem : Plantae
Bölüm : Magnoliophyta
Sınıf : Liliopsida
Takım : Liliales
Familya : Lilieacea
Cins : Narcissus